19 Temmuz 2011 Salı

Insanlar onlara kendilerini nasıl hissettirdiğinizi asla unutmazlar!



Kaç defa girersem gireyim bu sınava kaybeden mi kazanan mı olduğumu, olacağımı yeniden sorgulayacağım hep.
Biliyorum!
Bu bilmek, o bilmek olmadığından yorgunum belki de!
O bardağın yeri orası olmamasına rağmen kendimi bu defa da onu oradan kaldıran olmamak için zorlamalarımın sonunda, yine o bardağı ait olmadığı yerden alıp, olması gereken yere götürenin ben olacağımın bilincinde oynadığım, sahte bir oyun mu bu?
Sorumluluk nedir?
Bu soruyu her sorduğum ve soracağım kişi de bunun azlığını bilişim ve eğitilebilir ihtimaliyle geçirdiğim anların, hayal kırıklıklarından ziyade, "başardım", diyebilme umudu mu? Beni buna iten.
Beynimin duvarlarında yankılanan soruların, böylesine basit yanıtlarını, o sualleri soranlara vermek te cimrileştiren şey beni, bıkkınlık mı?
Ya da aslında tüm o cevapların herkesçe bilinip, uygulanmamalarına tek maninin, o sualleri soranların kendileri oluşu mu?

Belki de, önemsemiyorum artık.
Işte onlardan bazıları.

"Iki saat geciktim ve sırf iki saat geciktim ve aramadım diye bana küstü, bu normal mi? Insanlık hali, olamaz mı yani?"

"Çoraplarım, evet bütün sorunumuz bu. Eve gelir gelmez çoraplarımı çıkarmazsam yapamam, bütün sorun gelir gelmez onları çıkarıp, kanepeye ya da halıya bırakmam mı yani?"

"Eve geliyorum ve hanımefendi yine ev de yok! Bin defa söyledim bir haber ver diye, ama nerdee?"

"Annem odamın dağınıklığına fena takmış durumda. Oysa biraz rahat bıraksa beni, sorun kalmaz. Gencim ben, durmadan odamı toplanır ya?"

"Yıllardır birlikteyiz, ne olmuş yani doğum gününü unutmuş sam?"

"Sorun annesi değil, onun hep annesinin söylediklerini yapması!"
"Ayaklarımın kokması benim suçum mu?"
"Tamam banka'ya uğramayı unuttum ve icra geldi. Üç beş fazla ödedik ama kapandı, hala uzatmak niye?"

"Sizce de çok büyütmüyor mu? O hafta çocuğu ana-okulundan alma sırası bendeydi, unutmuşum, haftaları karıştırdım. Çok çalışıyorum, yoğunum, aramışlar gitmis almış işte, ne var böyle büyütecek?"

Bu kadar örnek yeter sanırım, beynimde bunlardan milyonlarca var... Ve inanın bana  tüm bunlar sadece manipulasyon.
Her birine ayrı yanıtlar veriyorum evet elbette, fakat bu yazımda onları paylaşmak yerine, tarihte bir hava yolu şirketinin madalya almasina neden olan ve tüm ofislerine astıkları, o yazıyı ve olayı paylaşmak istiyorum sizlerle. Eminim tüm sullaere ortak bir yanıt olacaktır.
_________________________________________________________________________
*Bu olay 14 ekim 1998 de kıtalar arası bir uçuş esnasında gerçekleşmiş:

"Bir kadın, uçakta zenci bir adamın yanında oturuyordu. Durumdan rahatsızlığını belli edercesine, hostesten başka bir yer bulmasını istedi, zira öylesine antipatik birinin yanında oturamazdı. Hostes, tüm uçağın dolu olduğunu fakat birinci sınıfta yer olup olmadıına bakacağını söyledi.

Diğer yolcular şaşkınlık ve tiksintiyle olayı izliyorlardı, bu kadının sadece terbiyesizliğine değil, bir de birinci sınıfta yolculuğu devam edeceğine şahit oluyorlardı. Zavallı adamcağız çok kötü bir durumda olmasına rağmen cevap vermemeyi tercih etti. Bu yüksek tansiyondaki durumda kadın, birinci sınıfta ve o adamdan uzak uçabileceğinden tatmin olmuş, hostesin dönmesini bekliyordu.

Birkaç dakika sonra geri gelen hostes, kadına:

"Çok özür dilerim geciktim.Birinci sınıfta bir yer buldum… Bu yeri bulmak biraz zamanımı aldı, sonra yer değişikliği için pilottan izin almam gerekiyordu. 'Hiç kimse sorun yaratan bir diğerinin yanında oturmak mecburiyetinde tutulamaz' dedi ve bu izni verdi."

Diğer yolcular kulaklarına inanamıyorlardı, bu esnada kadın da bir zafer kazanmış gibi yerinden kalkmaya hazırlandı. Aynı anda hostes, oturmakta olan zenciye dönerek:

"Beyefendi, sizi uçağın birinci sınıfındaki yeni yerinize götürmem için beni takip eder misiniz lütfen? Seyahat firmamız adına kaptan pilotumuz sizden böyle nahoş bir olay yaratan kimsenin yanında oturmak mecburiyetinde bırakıldığınız için çok özür diliyor."

Tüm yolcular hep birlikte, bu olayı iyi bir biçimde sonuçlandıran uçak personelini alkışlayarak tebrik ettiler.

O yıl, kaptan pilot ve hostes uçaktaki davranışlarından dolayı ödüllendirildiler. Aşağıdaki mesaj, tüm ofislere personelin görebileceği bir biçimde iletildi:

"İnsanlar onlara ne söylediğinizi unutabilirler. İnsanlar onlara ne yaptığınızı da unutabilirler. Ama insanlar, onlara kendilerini nasıl hissettirdiğinizi asla unutmazlar..."*
____________________________________________________________________
Yaptıkların ya da yapman gereken ama yapmadıkların değil sorun. Sorun tüm bunların neticesinde karşı taraf ya da taraflara hissettirdiklerin!

Sorumluluk ve değer yargılarını hiç ayrılamayan siyam ikizlerine benzetirim çoğu zaman. Bir terazinin iki kefesinde hep birbirlerini tartar dururlar. Ikiside bir diğerinin yükünü ağırlaştırmamak için çabalamalıdırlar, aksi bir hareket dengeyi bozar, hele aksi büyük hareketler, öylesine uyumlu doğalarını alt üst eder ve bizlik kavramından sıyrıldıkça ağırlaşır yükleri.
Ve kaldıramaz olduklarında başlar asıl sorunlar.



Kaç yaşında olursanız olun, ara da bir o sorumluluk yetilerinizin bulunduğu kapağı aralayıp, teraziniz dengede mi, diye bakmak yaşamınız adına kolaylıklar sağlayacaktır.

Size bir sır vereyim.
Hatalarınız ve sorumluluklarınız adına, yanıtlarını sizinde bildiğiniz sualleri birilerine sormak, sizin o olaydan ders aldığınızı ve farkında olduğunuzu göstermez, susmayan vicdanınızı susturabilme umuduyla, kendinize destek aramanızdanda öteye gitmez...


Hayatınızda manipulasyonlar çoğaldıkça, mutlak şaşacaktır, o terazi.


Sorumluluk yetiniz ve terazi dengeniz hep farkındalığınızla tekrar ayarlayabileceğiniz dengelerde olsun...

Sevgimle.

Elif Turna Türk

Temmuz 2011 / ve hala Avusturya'da. Vatan'a selam.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder