19 Temmuz 2011 Salı

yusuf

Ah Yar..!Eğer İçimi Dökebilseydim Lisanı Hal İle, Kıyama Kalkardı Bu Şehir..!

(yusuf)

Insanlar onlara kendilerini nasıl hissettirdiğinizi asla unutmazlar!



Kaç defa girersem gireyim bu sınava kaybeden mi kazanan mı olduğumu, olacağımı yeniden sorgulayacağım hep.
Biliyorum!
Bu bilmek, o bilmek olmadığından yorgunum belki de!
O bardağın yeri orası olmamasına rağmen kendimi bu defa da onu oradan kaldıran olmamak için zorlamalarımın sonunda, yine o bardağı ait olmadığı yerden alıp, olması gereken yere götürenin ben olacağımın bilincinde oynadığım, sahte bir oyun mu bu?
Sorumluluk nedir?
Bu soruyu her sorduğum ve soracağım kişi de bunun azlığını bilişim ve eğitilebilir ihtimaliyle geçirdiğim anların, hayal kırıklıklarından ziyade, "başardım", diyebilme umudu mu? Beni buna iten.
Beynimin duvarlarında yankılanan soruların, böylesine basit yanıtlarını, o sualleri soranlara vermek te cimrileştiren şey beni, bıkkınlık mı?
Ya da aslında tüm o cevapların herkesçe bilinip, uygulanmamalarına tek maninin, o sualleri soranların kendileri oluşu mu?

Belki de, önemsemiyorum artık.
Işte onlardan bazıları.

"Iki saat geciktim ve sırf iki saat geciktim ve aramadım diye bana küstü, bu normal mi? Insanlık hali, olamaz mı yani?"

"Çoraplarım, evet bütün sorunumuz bu. Eve gelir gelmez çoraplarımı çıkarmazsam yapamam, bütün sorun gelir gelmez onları çıkarıp, kanepeye ya da halıya bırakmam mı yani?"

"Eve geliyorum ve hanımefendi yine ev de yok! Bin defa söyledim bir haber ver diye, ama nerdee?"

"Annem odamın dağınıklığına fena takmış durumda. Oysa biraz rahat bıraksa beni, sorun kalmaz. Gencim ben, durmadan odamı toplanır ya?"

"Yıllardır birlikteyiz, ne olmuş yani doğum gününü unutmuş sam?"

"Sorun annesi değil, onun hep annesinin söylediklerini yapması!"
"Ayaklarımın kokması benim suçum mu?"
"Tamam banka'ya uğramayı unuttum ve icra geldi. Üç beş fazla ödedik ama kapandı, hala uzatmak niye?"

"Sizce de çok büyütmüyor mu? O hafta çocuğu ana-okulundan alma sırası bendeydi, unutmuşum, haftaları karıştırdım. Çok çalışıyorum, yoğunum, aramışlar gitmis almış işte, ne var böyle büyütecek?"

Bu kadar örnek yeter sanırım, beynimde bunlardan milyonlarca var... Ve inanın bana  tüm bunlar sadece manipulasyon.
Her birine ayrı yanıtlar veriyorum evet elbette, fakat bu yazımda onları paylaşmak yerine, tarihte bir hava yolu şirketinin madalya almasina neden olan ve tüm ofislerine astıkları, o yazıyı ve olayı paylaşmak istiyorum sizlerle. Eminim tüm sullaere ortak bir yanıt olacaktır.
_________________________________________________________________________
*Bu olay 14 ekim 1998 de kıtalar arası bir uçuş esnasında gerçekleşmiş:

"Bir kadın, uçakta zenci bir adamın yanında oturuyordu. Durumdan rahatsızlığını belli edercesine, hostesten başka bir yer bulmasını istedi, zira öylesine antipatik birinin yanında oturamazdı. Hostes, tüm uçağın dolu olduğunu fakat birinci sınıfta yer olup olmadıına bakacağını söyledi.

Diğer yolcular şaşkınlık ve tiksintiyle olayı izliyorlardı, bu kadının sadece terbiyesizliğine değil, bir de birinci sınıfta yolculuğu devam edeceğine şahit oluyorlardı. Zavallı adamcağız çok kötü bir durumda olmasına rağmen cevap vermemeyi tercih etti. Bu yüksek tansiyondaki durumda kadın, birinci sınıfta ve o adamdan uzak uçabileceğinden tatmin olmuş, hostesin dönmesini bekliyordu.

Birkaç dakika sonra geri gelen hostes, kadına:

"Çok özür dilerim geciktim.Birinci sınıfta bir yer buldum… Bu yeri bulmak biraz zamanımı aldı, sonra yer değişikliği için pilottan izin almam gerekiyordu. 'Hiç kimse sorun yaratan bir diğerinin yanında oturmak mecburiyetinde tutulamaz' dedi ve bu izni verdi."

Diğer yolcular kulaklarına inanamıyorlardı, bu esnada kadın da bir zafer kazanmış gibi yerinden kalkmaya hazırlandı. Aynı anda hostes, oturmakta olan zenciye dönerek:

"Beyefendi, sizi uçağın birinci sınıfındaki yeni yerinize götürmem için beni takip eder misiniz lütfen? Seyahat firmamız adına kaptan pilotumuz sizden böyle nahoş bir olay yaratan kimsenin yanında oturmak mecburiyetinde bırakıldığınız için çok özür diliyor."

Tüm yolcular hep birlikte, bu olayı iyi bir biçimde sonuçlandıran uçak personelini alkışlayarak tebrik ettiler.

O yıl, kaptan pilot ve hostes uçaktaki davranışlarından dolayı ödüllendirildiler. Aşağıdaki mesaj, tüm ofislere personelin görebileceği bir biçimde iletildi:

"İnsanlar onlara ne söylediğinizi unutabilirler. İnsanlar onlara ne yaptığınızı da unutabilirler. Ama insanlar, onlara kendilerini nasıl hissettirdiğinizi asla unutmazlar..."*
____________________________________________________________________
Yaptıkların ya da yapman gereken ama yapmadıkların değil sorun. Sorun tüm bunların neticesinde karşı taraf ya da taraflara hissettirdiklerin!

Sorumluluk ve değer yargılarını hiç ayrılamayan siyam ikizlerine benzetirim çoğu zaman. Bir terazinin iki kefesinde hep birbirlerini tartar dururlar. Ikiside bir diğerinin yükünü ağırlaştırmamak için çabalamalıdırlar, aksi bir hareket dengeyi bozar, hele aksi büyük hareketler, öylesine uyumlu doğalarını alt üst eder ve bizlik kavramından sıyrıldıkça ağırlaşır yükleri.
Ve kaldıramaz olduklarında başlar asıl sorunlar.



Kaç yaşında olursanız olun, ara da bir o sorumluluk yetilerinizin bulunduğu kapağı aralayıp, teraziniz dengede mi, diye bakmak yaşamınız adına kolaylıklar sağlayacaktır.

Size bir sır vereyim.
Hatalarınız ve sorumluluklarınız adına, yanıtlarını sizinde bildiğiniz sualleri birilerine sormak, sizin o olaydan ders aldığınızı ve farkında olduğunuzu göstermez, susmayan vicdanınızı susturabilme umuduyla, kendinize destek aramanızdanda öteye gitmez...


Hayatınızda manipulasyonlar çoğaldıkça, mutlak şaşacaktır, o terazi.


Sorumluluk yetiniz ve terazi dengeniz hep farkındalığınızla tekrar ayarlayabileceğiniz dengelerde olsun...

Sevgimle.

Elif Turna Türk

Temmuz 2011 / ve hala Avusturya'da. Vatan'a selam.

18 Temmuz 2011 Pazartesi

IRKSAL KAN

And olsun ki, innancında değilim artık ırksal kanın, dün vardı belki, dün dün de kaldı, bugünse bugün!
Öyle olsaydı şayet bugün, tüm kardeşleri aziz olurdu, bütün pederlerin topyekûn...

elifturnatürk
Temmuz/2011

15 Temmuz 2011 Cuma

Haziran



Bir b/aşka suskun(du) bu Haziran.
Açmayacağım kapıyı Temmuz.
Git başımdan...

_____________

Haziran söylencesi (2)

_______________

Elif Turna Türk

Haziran 2011

Avusturya

Kaybolmak


En fenası kaybolmakmış meğer,
Gözleri tenhalaşmış, şevkati dar zamanlarda kayıp, bir yiğidin ömründe...

elifturnatürk

2011

Don



Takma dişlerinizi bileyleyip, söz de donluların, malum yerlerini dişlemeye, siz siyaset mi diyorsunuz?

Elif Turna Türk

2011

Siz ne anlarsiniz



Pinokyo burunlarınızla çarpışmaktan;
Dokunamadığınız yanaklarınızın, buz kesmişliğinde üşüdünüz!

Siz, sıcak tebessümden, ne anlar sınız?

elifturnatürk

06 Sep 2001 --- Nosey --- Image by © Jon Feingersh/CORBIS © Corbis.

Ey Analar




Eyy analar!
Korkularınız yüzünden bencilleştirmeyin memleketin
kızlarını...
Zira sevilmenin şımarıklığında bir kadınlıktan öteye gideni çıkmadı...

elifturnatürk

2011

SUS


beklediklerimi ver me bana!
zor/la sınırlarını.
beklemediklerimi korkularımı sun.
ya da aşk adamıyım deme...
sus ve acizliğinle avun!


Elif Turna Türk

Kör-düğü(n)m

Ucunu kaybettiğim bir yumak gibi.
Dilimde kör-düğü(n)m, tüm kelimeler...


Hani öyle ki!


Hafif aralasam şimdi ağzımı;
Her yere saçılacak sanki, 
Benden üryan, irademsiz heceler...


H e c e s i z i m, bu defa b/aşka...



Elif (Turna) Türk

11.03.2011 

Avusturya

SAKLAMBAÇ


Saklanıyorlar sanmıştım.
Çoktan uçup gitmişler oysa.

Nereden bilirdim...!
Fazla kaptırmışım kendimi, 
Saklambaç oyununa...

Önüm
Arkam
Sağım
Solum

//Yalnızlık!//


e(turna)türk

Eylül/2010


Austria

Aptal sarışın


Aptal sarışın (mı) !?

Aklı sıra, peşin hüküm,
Deniyor seni!

Nereden bilecek ki, kıt akıl lı?

Seninde ara da, aptal sarışını,
Oynamayı sev diğini?
_____________________

Elif Turna Türk

Avusturya-Aralik-2009

Kemik Sabunlar


Önce kirlettik hayatı,
Biz olmak yolunda...

Şimdi arındırmaya çabalıyoruz,
Kemikten sabunlarımızla!


Elif Turna Türk

Avusturya

2010

Melez Sevda


Asla saf kan olmadı bizim sevdamız!
Sek içmeliydik aşkı biz...
Yarısında sen vardın
Yarısında ben...
Melez bir sevda!
Melez bir sevdadanda
Bu kadarı anca be gülüm
Bu kadarı anca!...

Elif Turna Türk

Mart 2007-Avusturya

Dünyevi

Muamma

Ne Güzeldir Sizi Sevmeyenler

Otur Be KADIN

Arsız gecenin,
T(s)ensiz koynunda kadın!

Babafingoya asılı,
Asık sureti.
Alnının tam ortasında zıpkın! 



//Zehrin hebası yüreğe!// 


Aldan/ma!
Sabahın ferahının izdivacı,
Minik sahte tebessümlerin gebeliğine... 



Dön kadın ıralan
Boş yatak beşik, sallan!
Kalk kadın kalk, allan pullan... 


Otur be kadın! 
Otur! 
Herşey sıradan... 


________________________________Elif (Turna) Türk



Avusturya

Eylül/onaltı/ikibindokuz

Not/a düştük bu Temmuz


Kendi yalnızlığımı doğuran benim!
Yıllar süren o gebelikte kaldı, sevdaya aşermelerim...
Ben ki nice yırtıcı rüyalarını emdim sevdiklerimin...
Onca sevmenin, onca sevilmenin ardına
Bir de yalnızlık doğuracağını bu yüreğin
Nereden bilir dim?


Düşe kalka giderken, manası var mıydı aşk denilen illetin?
Ne sağ yanımızda hayır var, ne de sağlam şimdi solumuz...
Bak işte doğrulamıyor bugün birçoğumuz!


Öyle manidar bakma sevgili!
Sevdanın şavkı çoktan terk eyledi ayak izlerimi
Hangi bir ihtimale sığınacak sanırsın, artık yüreği?


Kaç not/a düştük bu temmuz?
Daha dün hazirandı, iste o ıhlamurun altındaydı aşk!
Bugünse temmuz, yoksun ya da yoktun, yokuz, yoksunuz...
Ve sevdadan yana yoksuluz...!



Beyhude bir yalnızlığın tek dalına asılı artık, senden kalanlar
Bil ki ne yalan sevdalar geçiyor artık bu yokuştan
Ne de nazlarına yenik yalancılar!

Zaman en ağır yükümüzdü sevgili...
Yıldızı kayıp gecelerde, saten siyahlar giyerdi yüreklerimiz!


Hadi koş!
Bari bu defa yetiş...

Son şarkıyı terennüm etmeli artık dilimiz...!

Sahi.
*Cidden masum değil miyiz hiç birimiz?*



Elif Turna Türk

21.07.2009 ____Avusturya

Azrailin Arefesi


çıkmayacaktın karşıma be çocuk
rastlatmamalıydı hayat beni sana...
sefil aşkların söz de fedasıydın sen hayata...
kanatların olduğuna inanıyordun,uçamıyordun oysa!

ufacık yaşında kocaman bir dünya yaslanmıştı, minik omuzlarına...
takatsizdin, cılız ve bakımsız, ama umutluydun yarına... 




çıkmayacaktın be toprak kokulum,çıkmayacaktın karşıma ...
senden sonra yediremiyorum, iki dilim pastayı birden kızıma...
biri senin diyorum, sizin diyorum
ama yetişemiyorum, yetişemiyorum kerpiç kokulu çocuklara! 




kanlı sayfalar yakmakla hüküm giymiş, bir toprağın hançeriydi
çocuk bağrına saplanan! 




hür yüreğine inat tutsaktı, zaten bakışların
kara yaslarına hapsolandın sen, yazgısı kara anaların...


sustuğunda tufana kapıldı, yürekler!
bir tek çalanlar sevindi dünyeviden...
çekildi ruhun, bakışlarında ki son tebessemünden...
ki arefesiydi Azrailin, çünkü tertemizdin çocuk, tertemizdin sen... 





"unutma kerpiç kokulum, sönecek bir gün bu karanlık yağmalar!"
iyi uykular çocuk, iyi uykular!... 




//kocaman vadiler büyüttü yüreğimde ululaşan sözlerinde, o çocuk­­...//
vicdan soluyorum ellerinden kirli çocuğun...
kanı kansızlara hediye, oluk oluk!
ki çalınan büyüyemeyecekliğini anlamadan
mirasıydı avuçlarıma bıraktığı son ak soluk!


bağrıma saplanan son nefesin çocuk, soğuk, kırgın, acı, boğuk! 



"unutma kerpiç kokulum, sönecek bir gün bu karanlık yağmalar!"
iyi uykular çocuk, iyi uykular!... 



yer gök, dahi arş-ı alâ ölümünle alev, ölümünle har!
ben göklere sığamayanım çocuk...
sen toprağa, sen dünya'ya, sen mezar´a çocuk, sen yerlere dar! 


_______________________________________________________________


Elif (Turna) Türk

Haziran 2009 Avusturya

Bilirim çaresizim


//tenimin meydanları yangın// 


yelkovanı firar da bir zaman
gecenin kapkaç zamanı şu an...

aylardan bir aşk bozumu
günlerden özlem!

çok olmuş kaybedeli sağı solu
haritalarımda kayıp sevda denen illetin yolu...

hoyratça harcayış saatlerinin
kadranları batıyor canıma..
kirpiklerim hançerleşiyor avuçlarımda
pencere önü anları yalnızlığım...



tunanın tam alnına çakılmış bakışlarım
uykular kaçak ben zifiri bir firardayım... 


"şiir bu ya!" 

kirpiğimi hançerlediğim avuçlarımdan tuna ya karışsa kanım
ortalığa saçılsa yarım kalan tüm anılarım
bivefa güzeller yiğitlikten bihaber yiğitler geçse fani kapımdan
kıvrılsam uyusam uyansam yastığımda bir sen kalsan...

-ben olsam sen olsam biz olsam- 





Elif Türk

Mart 2009 Avusturya 




şimdi kadınlığımın
tüm nü kelamlarıyla
süslemek vardı
arsız bir şiir´i...


ama unutma ki sevgili
sadece erkekler yazar
benim ülkem de nü şiirlerini! 



_______________

Elif Turna  Türk


30.05.2009

Hayal işte

dizesine hece düstüğüm sensiz şiirimin
vuslat vaktinde kalemime değse hani cümlelerin
ben hazlansam yazsam seni
hapsolsa şarkılara bensizliğin...





gecelerine darın düstüğüm yarsız şehrimin
zifir vaktinde saçlarıma değse hani ellerin
ben nazlansam tutsam ellerini
hapsolsa ellerine küllerim...





eteklerine darın düstüğüm yalnız gecemin
fecir vaktinde dudaklarıma değse hani buselerin
ben utansam yumsam kırpiklerimi
hapsolsa sineme tenin...




sıcağından buhran giydiğim yelsiz seherin
huzur vaktinde boynuma değse hani nefesin
ben hislensem ansam ismini
hapsolsa müebbetime sevgin... 







"hayal işte sevgili!
hayal işte!"

_________________


Elif  T Türk

28.04.2009

Fecir- Fecr : tan vakti - gün ağarması - tan kızıllığı. 


Vicdan Emeklisi

vicdanları gelişemeyen ulusların
modern çocukları, emekliyor yarınlara... 




gelişimci toplumların, gelişemeyen vicdanları
kayıpmıdır, kazanç mı?
çözemedim ben!
ya sizce?



anne sevgisini resmediyor ressam
sergiye gelemiyor anne
kansere yenik hücreleriyle, zikrettiği evladı sergi de...
anne hastaymış ressama ne
anlatmış anlatacığını işte, daha ne...


oğluna sevgisini anlatıyor, profesör bilmem ne
babası yaşlılar yurdunda, aman canım ona ne
oğlu dizinin dibin de ya, ama ne...


komşusu açken biftek yapmış Nigar teyze
aç kızım camları, koku sinmesin eve
aç komşuya koku-mu gitmiş ona ne...


yoklukla okudum, diyor vekilimiz meclis de
malım mülküm var bügün, nazar değmesin şükredeyim de
fakirlikden mardin de kocaya verilen, amca kızı isyan da
evlenmem okuyacağım ben, okuyacağım işte bana ne!
dün dün dü be vekilim, öyle ya amca kızından sana ne... 



"duyduk duymadık demeyin"! 


vicdanları gelişemeyen ulusların
modern çocukları, e m e k l i y o r yarınlara...



kimimiz doktoruz, kimimiz hamal, kimimiz ebe
meslekten yana yoktur evel-allah, gayemiz de
ne iş olsa yapar, bir toplumuz neticede!
de vicdanları çoktan ayırdık emekliye... 




"selam" olsun selam bizden, tüm vicdan emeklilerine!


***
**
*

SoN KIrMIzISI Gönlümün

laf dinlemem söz anlamam
üstüne söz yok gayrı sözümün
feri dün de kalan ölüsüyüm
bugün bu bedbaht gönlümün...


yorgun düsüyorum bitabım
medcezir oyununda ömrümün
bir avucumda ilk hicranım
diğerinde son kırmızısı gönlümün...


şimdi sen söyle ey yar!

ilk hicranı mısın sen, bu hazan ömrümün
yoksa son kırmızısı mı, şu naçar gönlümün?... 




_______________________


elifturnatürk


29 mart 2009


Sesli versiyonunu dinlemek icin TIKLA!

Yaz(g)ısı silik Mendil


gidilecek son liman hiç kimseye fısıldanmadan
viran gemiler kalkıp gidiyor içimdeki limandan
kaval deliğinde saklı sevdalar üfleniyor ardımdan...


yanık yürekler yüreklerini doldurdukları şişeleri
vuruyorlar gövdesine geminin
ve bir kadın ağlamak için yağmuru bekliyor güvertede
ucunda silik bir yaz(g)ı elinde ki mendilinin...


martılar kaybettikleri sevda mektubunu ararken hala
rıhtımdaki adam saklandığı sandıkların ardında
elindeki yaz(g)ısı silik mendili sallar gibi tutuyor

u z a k l a r(d) a...


belki de anladım ben onları izlerken...

özlenen sen değildin
kızıllığıydı gökyüzünün sen gelirken! 





elifturnatürk


2009

Kendime taşınıyorum

sen celladı olup
bencilliğinin darağacında astığında sevdanı
anladım ki sızlamaz sevdası olmayanın vicdanı
yırtıp sana dair yazdığım tüm defterleri kitapları
toplayıp yamacıma tüm yalnız yıldızları 
gidiyorum!




vuslatın gel diyor ütopyaların git
kaç defa geldiğimi bilmeden dilimde o ağıt
toplayıp bana dair ne varsa senden sıyrılıp 
gözyaşımıda son defa arsız teninde damıtıp
kültablandaki kahve rujlu son sigaramı da bilerek unutup
kendime taşınıyorum!




epik kadınlar lirik adamlar geçiyor yüreğimden
hiç bir anıya dahil olamamanın 
ezikliğiyle büküyor boynunu aşk
veznin esiri kelamlar sarkıyor çemberimden
ben kendime yürüyorum!



sen sevilmenin şımarıklığında öldürürken benliğini
ben sevebilmenin asaletinde yaşamaya gidiyorum yüreğimi...





Elif Turna Türk


2 Aralik 2009/Avusturya

Ş A Ş I R A C A K S I N

şimdi sen naralar atsan yine bu gece içip içip
şarkılar söylesen anlamsız ve dağılsan kendinden geçip

artık sakla(mam) karartımı dahi ki o şuursuz gururun adına
yıpranmasın yüreğin(m)de kalan son adam yanın da deyip

sessiz sedasız ve kimselerin göremediği şiir’lerimin ardına inip
yazacağım inadına her halini ve bir tebessüm takılacak
en yaralısından yanaklarıma öyle bir bakacağım ki sana


Ş A Ş I R A C A K S I N !



______________________________________________________


Elif Turna Türk



09.01.2009

sûd-u sermâyen sevdan

sevda cemre bağrında düştü gönle ey yar
bilmezim uğrun ederim sevdan bana dar
ufkuma sayri gelme sen gelme bu bahar
ruz-u mahşer’de dar-i imtihan sevdan har


zahir boşa görmemişim seni düşümde
sûd-u ser-mâyen olsun aşkın bu gönlüme
şuarayız ser de şemsin har gölgesinde
yanmaktayım sevdan ile naçar biçare



bil ki yok bekleyişim vuslat bize haram
sevdandan hatıradır şu ey olmaz yaram
gayrı arzularım dar-ı makber-i mekan
daraldım elemden ya rab bitsin bu hazan 



__________________________________

Elif Turna Türk
 


Avusturya


16/12/2008

14 Temmuz 2011 Perşembe

Zaman



.
...
.....

İnadımıdır ağır basan
hasreti bitirecek olanı
gelişlerden alıkoyan
bilmez mi yelkovana akrebi
akrebe yelkovanı
acımasız kovalatır zaman... 



.....
...
.

________________
Elif Türk

21.11.2008

Nafile



her şeyi bilmekten gayrı,
çıkar yolumun kalmadığını
bilmek ne garip ne acı...

Nafile! .



meğer bilmeme şansımı
çoktan tüketmiş sevdan!...


Fena! .



bil ki saksısında intihar besleyen
dar-ı imtihandır, ayan beyan
ruz-u mahşer’de sevdan!...



_________________Elif Türk

20.11.2008

Şaşır/ma!


bil ki sevgili
tepetaklak olmak çağlarken dolu dizgin
ve renksiz kalmak çağlayanlar kıyısında ki
tüm renklerinde hayatın yokluğundan olsa gerek... 




Sensiz gün ve geceleri,
Yok olan varlığının yansımalarında
Yaşamaya alıştırdım kendimi ben sevgili...



Eskisi kadar yanmıyor canım,
Her mum ışığı yansımasında, odamda sen varsın
Ve her notanın aşk namesinde biz
Şarkılar ayrılık söyler sevgili, mum söner seher de
Ben kaybolurum uykularım sevdaya yenik... 



__Şaşır/ma! Her kayboluşa alışıyor sevdalar zamanla!!__ 




________________________________________Elif Türk

17.11.2008

g/azabım ayrılık


g/azabından korkmadım hiç yaşattığın
yalnız ve s/ağır gecelerin
ateşten yıldızlar biriktirdim uçlarına eteklerimin
Yamacıma şiirler ve şarkılar topladım usuldan
yorgunluktan huşu düştüğüm koynunda uyudum ninnilerimin


"sen yoktun" 

mananın derinine dalıyor ve
soluksuz kulaçlar atıyorum indimde
çıkarmıyım bu derinden bu gece bilinmez



son kullanma tarihi geçmiş
tarafıma verilen tüm vaadlerinin aksine
açıklamaların dahi yorgun arsız ve yenik zamana



sadece dinginliğe gömüp benliğimi
tüm süpheci sevdalara
kapadım yüreği ki bu
vedası değil ruhun aşka asla



ufukla yırtıldım her sabah yar/sızım
merhamet terketti beni artık senin arsız yanınım
lanetler oku hadi durma ardımdan
o elinle biçtiğin ayrılığın kefeni
artık acıtmaz tenimi çünkü yar/sızım



inme inmiş gecenin dizlerine uzanıp
yakamozun ay ile nikahını seyirdeyim şimdi
ve larco şiirler dizdim yastığıma
topladım eşyalarını bir bir
dahi ağır sevdanıda koydum valize
kırmızı eski valizinde kirlilerinin arasında
sessizden git n´olur sus artık bana dokun/ma



git şimdi çok yorgunum ruhum talan
kapat/ma kapıyı ardından
ve bırak pervasızca
odama dağılsın zaman




git dur ma 

yoksa

"sabahları kana bular yaralı turnalar" 



gitti

__g/azabım ayrılık sevdam yitik ve firar da anılar __



___________________________________________________Elif Türk
15.11.2008

utanmaz


utanmaz!
adam olmayan
adam olmayışından

zira!
bihaber zavallı
adam/sızlığından...



elif turna türk


2008

D/izim

Vaktidir

yelkovan 
takmalı dizeleri koluna

saatidir
şimdi şiir yanımın

kıvırmalı
yaren radyonunda kulağını

Türküyü
şiir geçmeli zaman

vaktidir
son kelamlarımda geçmeli artık bu musalladan

ve çekilmeli
sessiz sedasız kimseye el dahi sallamadan 



Elif Türk/2008

ALABORA

Buğulu aşk


bazen ay kadar uzak
bazen bir yürek mesafesi kadar yakındım sana
yaralı turnaydım bazen konan yamacına
korkup kaçan kediliklerimde oldu ara sıra
az mı ismini yazdım buğulu buz camlara



buğulu buz camlarda kaldı adın
eriyen soba sıcağında



o gün bugündür elim varmaz
buğulu camlara
neden diye sor/ma
hangi buğulu cama yanaşsam
adın çıkar bir an da karşıma 


Elif Türk

04.10.08
 

ona

-ÇocukGelin-


söyle
kim zorladı seni kadın olma ya
daha çocuksun sen çocuk oysa
aç kapıy,ı hadi aç korkma
sensiz üşümüş çocukluğun var kapıda


Çocuksun sen daha çocuk
koş oyna terle yorul
kir pas içinde bir köşede kıvrıl
sıyrıl be çocuk gelin, sıyrıl
sana ağır bu kadınlıktan sıyrıl



sensiz korkmuş ağlıyor çocukluğun
onca boyanın altında gizli masumluğun
bu yaş ta ağır sana kadınlık gururun
bir bak be çocuk gelin daha kaç yıl önceydi ki doğumun



bilirim
kelamin bittiği yerdesin şimdi
ana baba ata kör sağır
namusun yükü küçük omuza ağır
aşağı bak/ma çocuk korkarsın
atlasan ölür
atlamasan sürünür



uykusunda geç bütün deli rüzgarları
yükle minik yüreğe en pembe umutları
durma saç her yana oyuncak dolu sandıkları
ummalı gizler büyüt için de çocuk
yeşil mavi sarı


Elif Turna Türk

Avusturya



2008

Ey Yar! (Özleşim)

Bu şiir ( üçlü Beyit), Özleşim topluluğunun şiir, ölçü , konu, sanat , dil ve şekil anlayışına uygun olarak yazılmıştır.




Dünya yandı har görünmez sine de
Aşka kandı dar bilinmez hane de

Ey yar aşkı ver bilinmez el-ile
Ey yar aşkı ser görülmez kalb-ile

Dahi sakla beni sevda indinde
Akla pakla beni nar-
ı  parende




Elif Turna Türk

pasta


toplamak gelmiyor içimden odamı
dağınık kalsalar bu gün ne olacak ki
tıpkı darmadağın buklelerim gibi
her köşesinde bu kasvet odanın
yılgın ve de benden bıkkın anılarım

bak o ayakkabıları elinde
yakalanma korkusu gözünde
oyun hevesi çocuk özünde
kaçmaya hazırlanan çocuk benim


birazdan bağırır annem
git hadi hiç durma sen
boyundanda utanmıyorsun madem
işte bendim o çocuk utanması gereken
dokuzuna doymamış ve onuna yeni giren

bak şu da kızkardeşim
benim kazağımımı giymiş yine
off yaa giymeyeceksin demedim mi bin kere
diye bağıranda ben bukleleri gözünde

ha o mu o babam
yine dostlarıyla bir
anama ağa paşa bize pir
şimdi nerede kiminle ne yapıyordur kimbilir
uzun oldu yolu buralara düşmeyeli
iyi adamdır vel-hasıl işbilir


bırak be kızım a benim can kuzum
dağınık kalsın bugün bu kuytum
hele şu köşedekine hiç dokunma emi
-o benim son arzum-

çamurdan adamlar yaptığımız bahçede
el ayakları toprak kokan yarenlerde
kaldı çocukluğumda ki ben
yüreklerimizde ki sevgiyi ölesiye
paylaşarak arınırdık
tendeki bütün kirlerden
ama kirlettirmezdik
yüreğimizi hiç kimseye
_ve medet ummazdık kimseden_


geceleri gökyüzünü izlerken
daldığım uykumda kal/dı çocukluğum
onca kalabalık samanyolunda bile
yalnız olduklarını yıldızların
anlamak için o zamanlarki ben
çarçabucak büyüdüm işte birden

Pastamıdamı yemişler yoksa
desene yine en tatsızından
_bir dilim sus düştü payıma_

toplamayacağım işte ba na ne
sus sen de
sakın/
-Anne/me söyleme- 


Elif Türk 2008