8 Mart 2014 Cumartesi

Sevgili/m Günlük


Bugün bizim günümüz, evet bizim, biz kadınların günü. Sabah gün doğarken günün ilk ışıklarıyla uyanmak müthiş bir his. Dün prensim ve prensesimin bugüne istinaden beni şımartmak için aldıkları kapsüllü kahve makinemden süper kremalı bir kahve alıp balkona çıktım ve bahçede sanki bugünü kutlarcasına müthiş bir koro oluşturan kuşların, güneşin nazlı gelin edasıyla yüzünü yavaş yavaş açışına haz dolu anlarla tanıklık ettim. 
Tüm hafta yoğun koşturmaların da verdiği hakla bir an iç sesimin, ''miskinlik et işte bugün'' sözlerini duymazdan gelerek kahvemden bir yudum daha aldım. Bahar sanki ''ben geldim'' dercesine kuş cıvıltıları ve güneşin o harika ışınlarıyla birlikte karşımda durmuş bana gülümsüyor ve hayatın ne denli harika bir zenginlik olduğunu fısıldıyordu kulağıma ve tebessüm çok geçmeden gelip oturdu yanaklarıma.

''Günaydın'' dedi bir ses. Bir süre etrafıma bakınsam da kimseyi göremedim, hemen akabinde ''heyy buraya bak, buradayım'' diyen sesin sahibini buldum.

Yan komşum Monica'nın balkonundaki saksıdan geliyordu ses.
Şaşkınlıkla, sen de kimsin? dedim.

''Bilmem, bugün doğdum, aylardır bir karanlığın içindeydim, bu sabaha yakın doğa ana tuttu elimden ve çekip çıkardı beni yeryüzüne.

''Kuşlar hep birlikte selamlayıp hoş geldin.'' dediler.

Sonra seni gördüm işte, sahi sen kimsin?''

Komşumun aylar evvel o saksıya ektiği Begonyadan başkası değildi, beni selamlayan. Doğmak ve yeryüzüne güzellik katmak için bugünü, dünya kadınlar gününü seçmişti.

Çocuklardan sonra doğa ana da hediyesini vermişti bana.
Bugünü mutlu anlarla doldurmamak için hiçbir engel yoktu.

Başını henüz topraktan yeni çıkarmış bebek Begonyayla sohbetin ardından içeri girip kitabımı aldım. Ne ilginçtir ki, kitabımın sayfaları da sanki bugünümü kutlarcasına KADINLIKTAN bahsediyordu.

Içimden yükselen seslere daha fazla kulak tıkayamayacağımı anlayınca onları dinlemeye karar verdim bir süre.

Kaç kişi vardı beynimin içinde? Biri ''ohoo hasbam keyfe daldı, evde dünya kadar yapılacak iş var; umrunda mı?''

Diğeri: ''Bari bugün rahat bırak kadını, temizlik manyağı mısın sen?''

'' Ohh olsun sana, armudun sapı, üzümün çöpü, işte böyle işten güçten başka düşüncesi olmayan elinde kitabı yanında kahvesi tipik ve yalnız bir metropol kadınından öte bir halt bilmeyen biri oldun çıktın...''

Içimin tüm organlarını ve zihnimin en kalın duvarlarını bile yerinden oynatan kahkasıyla, elinde törpüsü, saçlarında bigudisi, yüzünde yeşil mavi karışımı iğrenç görünen güzellik maskesiyle iç dünyamın en kokoş cadısı şaşırttı hepimizi!

Ne vardı ki şimdi böyle kahkaha atacak?

???

''Hiç öyle meraklı gözlerle bakmayın boşuna, o anladı neden güldüğümü, size açıklama yapmayacağım boş yere hıh. ''

Hepsinin birbirine tuhaf tuhaf baktıkları o sessiz anı bozan ben oldum.

Hiç benimle uğraşmayın bugün boş yere, bugün dünya emekçi kadınlar günü. Miskinlik günü değil, rahat bırakın beni, düşünmem gerek.

''Ne düşünecekmişsin bakalım?'' Diye atladı lafa içimin en ukala hatunu.
Şimdiye dek verdiğim emekleri ve belki de hiç yapmadıklarımı ve verebileğim emekleri.

''Halen emek diyor yahu, eninde sonunda delirtecek bu hatun beni, demedi demeyin! Yahu senin yapmadığın iş kaldı mı? Hani artık Türkiye'ye dönecek ve bir sahil kasabasına yerleşecek ve orada yazıp, çizip resimler yapacaktık?''

Içimden yükselen gürültüyle beynimin beni terk ettiğini düşündüm bir an. Her kafadan bir ses yükseliyordu.

__Ne; o'nunla anlaşma yaptın ve bize söyledin öyle mi?
__ Bize ne zaman söylemeyi düşünüyordun, valizi alıp yola düştüğünde mi?
__Hangi kasabaymış bu, benim astımım var, rutubetli yerde yaşayamam ben.
__Ya ben ne olacağım? Masaj salonu da yoktur orda Allah, bilir. Sauna varmıymış peki?
__Eh madem karar verdin, kitapları da sipariş etmişsindir herhalde, ne okuyacağım ben orda?

Ardarda gelen onca sorunun sonunu bekleyemeden susturup içimin hatunlarını, o hayalin gerçekleşmesine daha uzun süre olduğunu anlatıp, gönüllerini almayı başardım sonunda.

Içimin vefalı ve emekçi tüm hatunlarıyla bir anlaşma yaptık sonra, bugünün geri kalanında beni bana bırakacaklar.
Anlaşmanın ardından hepsi eşyalarını toplayıp, beynimin o kocaman toplantı salonundan odalarına doğru gittiler.

Tamm derin bir ohh, çekecektim ki, o'nu gördüm!
Içimin en tatlı minik cadısını, konuşulanlardan pek bir şey anlamamış olmalıydı, zira benim en minik yanımdı o. Çocuk yanım, konuşulanlardan ve gürültüden yorulmuş ve uykusu gelmişti bellki. O'nu da yatağına bırakıp usuldan, beynimin tüm odalarının sessizliğinin hazzını yaşayıp bir an ve ardından kendimle başbaşa kalmanın mutluluğuyla tebessüm sürdüm yanaklarıma yeniden.

Içimin tüm hatunlarına beni ben edenlerine minnettarım. Ben olma yolumda yoluma ışık tutan annemin,yüreğimin ak kadını anneannemin, içimdeki tüm hatunların ve dışımdaki, yani tüm dünya emekçi kadınlarının bugünü kutlu olsun.

Kadınlarımızın var olma yollarındaki emeklerine destek veren tüm dünya erkekleri, iyi ki varsınız.

Ikinci kahve de bittiğine göre sevgili/m günlük, artık günün hazzını sevdiklerimle çıkarma zamanı geldi demektir. 

Işte böyle sevgili/m günlük.
Yine kağıdını şişirdim, kusura bakma 

Elif Turna Türk
08 Mart 2014

Avusturya

21 Ocak 2014 Salı

Bakma-YIN

Bakmayın dolu dolu aşkı, sevdayı yazdıklarına şairlerin ve yazarların. Yazmaktan yaşamaya pek fırsatları kalmıyor onların...
Ellerinden kalemi alıp, bir kalbi koyduğunuzda avuçlarına, bir kalemi tutar gibi tutmaları o kalbi, hep bundandır...

Elif Turna Türk

Vebali Boynuma


söylesene 
bir kadeh şarap 
kaç vebal eder?
sen mesela
kaç vebalsin?
bileyim
ona göre seni tükürüp
şarabı içeyim.
Vebali boynuma...


Elif Turna Türk

AYNADAKI DEV






Sen ömrümün sallanan dişi. Gönlümün yitik dervişi oyy...
Içinde bir dönem dolandığın o koca kalp deryasında bir cüce olduğunun idrakından ne kadar da uzaktın...
Aynandaki dev, seni yine kandırdı...

Elif Turna Türk

/Aynadaki Dev/ Hikâye Anekdotu.

Beşinci mevsim

beşinci mevsim doğdum ben
karda açmış begonyaların
yanında güneşliyorken 
mahallenin kızları.

delikanlılarını bilmem mahallenin
hepsi kayıptı
hepsi kaçak...

sabaha silinmeden
duvar sloganlarından öğrendik
tüm mahallenin çocukları
okumayı yazmayı.

ve ne hikmetse
Deniz'i de vardı
o vakitler Ankara'nın
biz büyümeden kurudu, o koca Deniz...

dört mevsim kalmış, diyorlar
şimdi Ankara!..
inanabiliyor musun?
sadece dört mevsim...!

Elif Turna Türk

Avusturya

Büyütme

Büyüt/me Istersen!

Ne huzurumdun benim
Ne huzursuzluğum
Ne umudumdun benim
Ne umutsuzluğum.


Eski ve değersiz bir sehpaydın sadece çöpe atılan.
Bir dönem gelip gidip
Serçe parmağımı durmadan vurduğum...

Elif Turna Türk

20 Ocak 2014 Pazartesi