1 Mayıs 2013 Çarşamba


And Olsun ki Onlar UYANDI


Iş ederken, aş edebilenlerin onuruydu şiir!

Bir damla teri kalemdana damıtıp, divitiyle Musa’nın asasını kıskandırandı şair.
Gece ve gündüz billahi onlarındı istisnasız. Binlerce sene göz yumup, baş yastığa koymayanlardı onlar.
Tam da Züleyhan’ın aşkını anlatacaklardı Yusuf’a, Babil’in gül bahçelerinde, ellerinde divit ve kevserde yıkanmış kağıtla uykuya daldılar...


Uyudular!
Uyudular!
Uyudular!

Sahrada kara güller bitti, Babil’deyse aşk firar etti!
Gönlündeki tüm asil abalardan soyundu Eşref-i Mahlukat...
Çırılçıplak ve hınca hınç bir soysuzluğun mahşer yerinden ötesi değildi artık dünya.
Aşk adına aşktan üryan, din adına dinden ırak, güzellik adına çirkefe saplanmış insan, sözde sevda için sırça köşkleri kara şehvetle sulayandı artık...!
Isa, Atos Dağında hıçkırıklarla ağlarken, şairler Ganj Nehri kıyısında sonsuzluk şehrinde uyandılar...!

Zeus’un öfkeden kudurmuş haliyle sağa, sola savurduğu şimşeklerle kor olan kara kalemine sarıldı şairlerden biri.
Diğerinin gözleri elinde kalan son okun üzerine önce ’Tanrı’ yazıp, sonra kendi kalbine oku saplamış olan Eros’un cesedine kilitlendi...

Mavi caminin bahçesindeki tüm kuyuları göz yaşlarıyla doldurmuştu Züleyha.
Yusuf’un hangi kuyuda olduğunu çoktan unutmuştu oysa...!

Kerbela, kan gölüydü, Kerbela revan! Hala Hüseyin’ini arıyordu, Ali’sinden uzak Fatıma sultan.

Uyumuşluklarına, uyuyakalmışlıklarına hayıflandı şairler, ellerindeki kalemlerden, dillerindeki kağıda sürülmemiş kelamlardan ar ettiler...

Bugünün edeb-i edepsizliğinde erimiş dünyadan yüz çevirdiler...


Birbirlerinin yüzlerine dahi bakamadan sessiz veda ettiler ve her biri kokuşmuş bugünün dünyasının başka yerlerine doğru yürüdüler...

And olsun ki, onlar döndü, onlar uyandı ve yine and olsun ki, onlar yaşamaktan geçtiler...
Sadece yazmaya and içtiler.

Yaşamaktan ar etti onlar, lakin yazmaktan asla vazgeçmediler.

Onlar uyandı, onlar heryerdeler.
Elif Turna Türk
26.Nisan.2013
Avusturya

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder